-Yıldırımdan korkmayan çocukların pekiyi yürüyüşü
doğanın fiyakalı dilini emer bahçelerden-
Ben doğuma atıldım ölümüne
ölüme atıldım doğumuna
ben yazı toprağına
ben ten bahçesine atıldım
aşkın dar boğazından geçtim
suyun rahle-i tedrisatından
bir ısıl hayvan idim
sevişiyordu dalgalarla gemiler
onların içinden
onların ahlakından geçtim
kendi üzerine çökmüş yıldızlar
patlayıp kırmızı cücelere dönüşmüş duygular gördüm
toprakla diyalektiğe girişmiş çiftçiler
ışıkla ahbap çavuş olmuş gönüller
köprü yoktu ama bir köprüden geçiyordu Modigliani
orada, süper Zerdüşt’ü gördüm ben
çiçeklerin havarisini
Güneş’in efradından
ötüşünü karatavuğun
ben feleğin çemberini
çemberin feleğini gördüm.
Haz ve acı içinde
düşünce yahnisi yiyip aşk çorbası içerek
yepyeni bir gökyüzü yapıyordu Modigliani
inanalım diye başka diyarlara
kanat çırpışını koyuyordu
demokrasinin sesini
devrik bir cümle gibi atan kalbini.
Modigliani, tahtaya
tragedyanın doğuşunu çiziyordu
çok yakınız birbirimize kuş uçuşu
hiç de uzak değildir insan ile küf mantarları
onlar da yer içer
çoğalır ve ölür onlar da
Modigliani bunu yayıyordu aramıza
raks eden kayalıkları, sincabın kalbini
yaydan çıkmış arzunun vınlayışını.
Çok büyük küçük
bir havuzun içinde
mini minnacık devasa
kertenkeleler, eğrelti otları, şiirler
iç içe, kabuk kabuğa
aşk, meşk, salyangozlar
korkma, tek kale maç yapıyoruz biz bize
bunu koyuyordu Modigliani önümüze
imlasız bir yazı gibi doğduğumuz dünyayı
kuzeyi, doğuyu
en yabancı bildik yurdumuzdur cana kıyıp yaratmak
katıp renklere başlangıçları sonları koyuyordu Modigliani
ışımaları, yerellikleri
büyük küçük patlamaları.
Neylik
her şeyin kendi avlusu ben diye kapısı olan
buradan gireriz birbirimize
başlarız öpüşmeye buradan
dünyaya çıkarız püfür püfür
dokunmak, o bizim göndere çektiğimiz en aşkın dilimiz
gezdirir zamanı aramızda bir dost gibi
soyundu Modigliani, çırılçıplaktı
üzerinde hiçbir şey yoktu nehirlerin akışından başka
tam tuttum, kopardım derken
avucumuzdan akıp giden eşyanın hali idi, meali
her an kendi yasını tutup
her an kendi şölenini kutlayan
bir kadın konduruyordu tuvale
gidip sevişiyordu sonra
doğumun sesini çiziyordu
sanki kuzgunun ötüşü, ölümün sesini
Modigliani, elinde fırça
kapıları kapatıp kapıları açıyordu
üzerimizde gezinen ürpertiler
hayvanın uyanışıdır
Modigliani, koyuyordu içimize uyanışı
kalkıp uçuyorduk haz ve acı içinde
tur atarak hatıralar denizi üzerinde.
Modigliani, yaydıkça şimdi burada olmanın cıvıldayışını
dünya, ha babam, atıyordu üzerinden ağırlıklarını.
Fusus'ül Hikem okudum hiç yoktan gökyüzünde hiç yoktan kuşlar uçuyor hiç yoktan bir taşın başında…
Gelir her şey kendi biçimi kendi özüyle dünya kendine benzer.
sarksak eşyanın hiç taraflarına şiir üzerine şiir düzenlesek
Yorumları gör
Şiir güzel, modigliani sevdiğim ressamlardan biri. Daha ne olsun.
Modigliani'de toplaşmak güzel. Ah, evettttt "Daha ne olsun." Çok teşekkür ediyorum. Saygımla.