Mahler, Max Marschalk‘a Mektup’unda “Hiç durmayan hareket ve yaşamın akıl sır ermez koşuşturması” diyordu. Buradayım.
Vay anasına be seyirciler, kendini kündeye getirip getirip kendini yenerek kendine yeniliyor parçacığıyım ben.
Kainatı devasa bir deney tüpü ya da çarpıştırma düzeneği olarak düşünürsek belki de deneysel hata payı içinde görmezden gelinen bir şeydir insan. Hı?
Colorado, Woody Creek’ta, Woody Creek Barı‘nın duvarındaki bir levhada, “1897’de bu mekânda, hiçbir şey olmadı” yazdığını hatırlıyorsun.
Dahi fizikçi Richard Feynman’ın insanlara “Bugün başıma ne geldi, anlatsam inanmazsın, inanamazsın” demeye bayıldığını, ne olduğunu soranlara da “Kesinlikle hiçbir şey” cevabını verdiğini hatırlıyorsun.
Ve “Gitgide nazik insan sayısı azalmaktadır, halbuki en az iki nazik insan lazımdır ki bir ilişki kurulabilsin”diyor Felix Guattari. Sen çok yaşa emi!
Düşünsenize, başka başka uzay-zaman düzenlemelerinin hammaddesi olacağız!
Mümkün olmayan şeyler de mümkün olmayarak mümkün oluyor.
Çözümsüzlük belki de çözümün ta kendisidir.
Rusca “maşino-stroniye“, İngilizce “machine-building“, yani makine yapan makinelerden hareketle universe-building, kainat yapan kainatlar vardır belki de.
Geçip gitmeye (yatay örgütlenme), bir başka söyleyişle dönüşüme karşı dikey hareket, kök salma arzusudur. Oluşmak yerine olmak. Nesnel gerçeklik yerine hayali ve kurgusal, yani zihinsel gerçeklik… Oysa from being to becoming, ya da bütün mesele olmak ya da olmamak değil, oluşmak ya da oluşamamaktır.
Ha, “İyi ya da kötü olan bir şey yoktur, öyle düşünmek onları öyle yapar” demişti Shakespeare. Öldür ama hakkını da ver.
Olumlama ya da değilleme yapmadan konuş, konuş, konuş.
Doğuşup doğuşup ölüşür, ölüşüp ölüşüp doğuşuruz ve bu, varoluşsal bir derstir.
Varamamak -zarların yuvarlanıyor oluşu-, bundan daha varoluşsal bir eylem olamaz.
Samanyolu Gökadası’nın dış sarmalında, anbean güneşe doğru serbest düşüş yapan küçük bir gezegende tuhaf işler. Tuhaf şeyler, bilirsiniz, tuhafiye dükkanlarında olur.
Tabii, “Bu dünyanın kötü olduğunu düşünüyorsanız bir de diğerlerine bakın” diyordu P. K. Dick. Bir selam çakalım!
Sonra kolektif zihinsel bir düzenleme ve kallavi bir coğrafya, kallavi bir tarih baskısıyla bir ben’e itildim. Üstalt olarak.
“Antilopun değere gereksinimi yoktur.” Çünkü bedeni değerin ta kendisidir. Bu yüzden altına, üstüne, içine, ötesine bir şey yerleştirmez.
Atom altı tayfası kararsız, zibidi elektronların gözü aşna fişnede, bir halk daha sessizleşti!
Ben bu gökyüzünde birkaç tur attım. Ben bu gökyüzünde birkaç çığlık… Bütün Oscarlar hayata!
Bu iyidir bu kötüdür dediğimizde, yani zarları durdurduğumuzda akışın doğasını değiştirip buradan gerçeğe dair mantıksız iddialara girişiriz.
Fusus'ül Hikem okudum hiç yoktan gökyüzünde hiç yoktan kuşlar uçuyor hiç yoktan bir taşın başında…
Gelir her şey kendi biçimi kendi özüyle dünya kendine benzer.
sarksak eşyanın hiç taraflarına şiir üzerine şiir düzenlesek