Kategoriler: Genel

Yolunda gitmeyen süreçler ve varoluşsal kimi şifreler (IV)

Yaşlı Büyücünün Memeleri

Uluer Aydoğdu

O yıllar kuşkusuz canımı yakan, moralimi bozan bir süreçti. Şimdi, bu yazıyı yazarken o yıllardaki duygularımı, tepkilerimi tam olarak anımsamıyorum, ama korku duyuyor ve kendimi her şeye alabildiğine yabancı hissediyordum.

Korku ve yabancılık… Özellikle bu iki sözcüğü seçtim. Korkuyordum, çünkü varlığım (being) tehdit altındaydı. Ancak, diğer yandan tuhaf bir şekilde, aslında ‘Yolunda Gitmeyen Süreçler’e uygun, korkuyor olmakla birlikte varolan yapıya yabancılaşmıştım. Diğer bir deyişle, var olamayacağım bir yerde var olmaya çalışmaktansa var olabileceğim bir hale açıyordum kendimi. Bu yüzden olmalı, yolunda gitmeyen bu sürece hiç müdahale etmedim. Yo, hayır, o kabartıları yok saymadım, vardılar, ama onları, tıpkı yeryüzü şekilleri gibi, kendi varlığımın şekilleri olarak kabul ettim. Üzerlerine gidip yok etmeye çalışsam, muhtemelen, buna direneceklerdi, aynen böyle düşünüyordum ki çok sonraları, 90’lı yılların hemen başında doktorum psikiyatr Gülseren Günçe (şair Ergin Günçe’nin eşi) ile “bütün bunların varoluşsal bir dönüşüm için benim tarafımdan örgütlenmiş düzenlemeler”; varolandan, yani gerçek’ten, olası olanlara açılmamı sağlayan bir çatallanma olabileceği yönünde konuşmalar yaptığımızı anımsıyorum. Bana öyle geliyor ki her ne olduysa, varolandan, yani katı ve acımasız gerçekten olası olanlara açılmamı sağlayan çatallanma süreciydi o yıllar. Denge halinden uzak denge hallerine taşınırken en azından olabilirlikleri hayal etmiş olmam az bir şey midir? Whitehead’in SÜREÇ ve GERÇEKLİK adlı başyapıtında vurguladığı gibi “… olabilirlik, tüm usçul kozmoloji için temel bir kategori olmalıdır.” Bu doğrultuda 1994 yılında yayımladığım YAŞLI BÜYÜCÜNÜN MEMELERİ ve daha sonra 2005’te çıkan HAYAL/ET HİÇ BİTMEYECEK ÇÜNKÜ adlı şiir kitaplarım, en azından adları itibariyle, ‘Yolunda Gitmeyen Süreçler’e olan yoğun ilgimin yansımaları olarak düşünülebilir.

Rimbaud’un “Bırak geberecekse gebersin dünya, gerçek ilerleme budur, haydi ileri” dizelerini dillendirdiğim bir arkadaş toplantısında herkes üzerime yürümüştü: “Bu dünyanın içinde biz de varız ve yok olup gitmek istemiyoruz”, diye. O kadar şaşırmıştım ki ne diyeceğimi bilememiştim. Tıpkı Rimbaud gibi gebermesini istediğim bu dünyanın anlam, değer ve kuralları yaşlı bir büyücünün memeleri gibi bana süt vermediği gibi zevk de vermiyordu. Belki benim algıladığım gibi halimiz o kadar da vahim değildi, ama var olanın içinde ne pahasına olursa olsun olduğu gibi kalmaya çalışmak, yaratıcı ve yenilikçi girişimlerin önündeki en büyük engeldir. Belki de evrenselden kozmik olana geçemeyişimiz bu yüzden. Ilya Prigogine’nin şu sözleri bu bağlamda çok anlamlı ve yerinde, kaydediyorum: “Bunu defalarca denedik, ama başaramadık, umarım bu kez başarabiliriz.”

Yazar
Uluer Aydoğdu

Son Yazılar

Günlük 2022 / 2014 / Tarihte bugün

İşyerinden çıkıp evine giden adam işyeri ile evi arasısında kaybolmuştur. Oysa emindir evine gittiğinden.

2 gün önce

Kendime yenildim, en büyük zafer!

foto: Hülya Özel Aydoğdu Kendime yenildim, en büyük zafer! Bir gün geldim ve söyledim şans…

4 gün önce

Başka nedir ki ağzın / gelir ağzımdan öper / acayip güzel olur dünya

rastgele gak der martının biri tarifesiz seferler güzeldir

4 gün önce

Mümkün olmayanlar da mümkün olmayarak mümkün oluyor

Doğum dışa ölmeke, ölüm içe doğmaktır.

1 hafta önce

o küçük gök cismi kalbime çeke çeke seni

o küçük gök cismi kalbime çeke çeke seni

1 hafta önce

Bir kuşu gelip ağrımak

Bir kuşu gelip ağrımak

1 hafta önce