Bu şudur, şu budur diye yaftalamaya kafayı takmış bir çağda yaşıyoruz. Ancak bu her şeyin etrafını çitlerle çevirip şeyleri bütünden kopararak indirgeme hastalığımız anbean değişken ve akışkan dünyaya hiç uymuyor. Dünyayı sabitlemek o kadar zor ki! Canlıları ve hatta cansız şeyleri, nesneleri tasnif edip gruplara ayırmak, tamam, sistematik olarak bir kolaylık sağlıyor ama şeyler, nesneler, bedenler hep birbirine karışıyor ve akıp gidiyor. Her şey iç içe aslında ve biçimler, şartlar, sınırlar sürekli değişiyor.
İnsanlara bakın, bir halin, bir duygunun, bir düşüncenin birdenbire değiştiğini görebilirsiniz. Yani bir insanı sabitleyemezsiniz. Öyle değişmez, katı, sabit bir kişilik yoktur. Hava durumu gibi değişir insan. O an ne hissediyorsa o asıl ve gerçektir. Ve hissiyattan sual olunmaz.
Tam da Karşıyaka Çarşı’da, Pan Kitapevi’nde kahvemi içip bir yandan da insanın olsa olsa çok kişilikli bir küme olabileceğini düşünürken bir kadın masama şu kartviziti bırakmasın mı, hobaaaa:
Bütün yapılıp edilmelerin yapıp etme, bütün yapıp etmelerin de yapılıp edilmedir. Karl Marx'ın Louis Bonaparte'ın…
İşyerinden çıkıp evine giden adam işyeri ile evi arasısında kaybolmuştur. Oysa emindir evine gittiğinden.
foto: Hülya Özel Aydoğdu Kendime yenildim, en büyük zafer! Bir gün geldim ve söyledim şans…
rastgele gak der martının biri tarifesiz seferler güzeldir
Doğum dışa ölmeke, ölüm içe doğmaktır.