sen neden ölü bir fareyi okşuyorsun lennie
biraz bana ver
belki de ölüyüm
veya bir gezgin
bazı evlerin kapıları yok
uzun koridorları var
upuzun ayakları vardır bazı cambazların
fısıltılı rüzgarın ve nehir ağzı hayalinin bolca deliliği var
belki de tavşan anatomisini çoğaltıp
hayatı açığa çıkarma isteği
güneşin yalanı çok
sürecin gizleri ve doğanın açmazı
sen cebindeki ölüyü yine de bana ver lennie
yalnızlık güzel bir düğüm
gelip masaya oturan o yerin tanımsızlığı
çürüme molası ve salinas sazlıklarının göğe değişi gibi
ölüler de okşanır ölü parmaklarda
bir altın havası var ki
fare zehiri
ters köşeli luger tabancaları
/
geç şu hikayeleri lennie
körlerin gözbebekleri bir koleksiyonda durup bakarlar
şu köprüyü tut ki kırılmayalım
şu köprüyü tut geç kalan kuşlar geçsin
şu köprüyü tut ki
gölgenin kalın derilerinde
ve kapkara pazarlarında rakkase ederken hiçler
bir cins yılan olur dipteki dalga
hiledir ışık ve karanlık
kış gelmesin
gelmesin
gelmesin.
aşkın en eski grameridir ter / güzelce bellemeli
Önümüzdeki şiirlere bakacağız artık.
Ergin Günçe, 16 Ocak 1983’de Ankara’daki uçak kazasında aramızdan ayrıldı. Eşi, Gülseren Günçe doktorum, Engin…
Bir solucan deliği bulunur elbet inanırım böyle şeylere hep geçitlere rastlamaz mıyız zaten dehlizlere, kaçış…
Yorumları gör
Çok çok teşekkür ederim.
Ben de çok, çokkk teşekkür ediyorum. Ayna olduk harikulade bir şiire. Saygımla.