Kalbi varsa yolun, yürü, kadim bir şiirdir, hatta ayet, neye sayarsanız artık…
Aha işte Onur Behramoğlu, kalbi olan bir yolu yürüyor, yürürken rastlaştığı, karşılaştığı, çarpıştığı şeylerle, nesnelerle, ben’lerle ölümcül sıçramalara girişiyor. Verili, yerleşik bir dilin mağlubu değil, aksine icabında bir tırtıl, icabında bir savaşçı, icabında rüzgar olabilen bir go taşı gibi durumlar yaratıp durumlara göre hareket ediyor. Tam da buradan verili dile baskı uyguluyor. Daha ilk dizelerden itibaren,
“seni ben her yerinden öperim”
sahra çölünden, binbir gecenden, orandan
arzın merkezinde çekirdek çatlar
kuşlar havalanır ağaçlarımdan”,
bunu hissediyorsunuz.
Kalbim, ağır işçim, sevgilim*, kalbi olan, yalnızca kalbi mi, hayır, aynı zamanda da aklı, bilinci, içgüdüleri olan ve evcil düşürülmemiş bir ben’in yapıp ettiği yeni, cesur bir dünyanın şiiri… Nesnel, fiziksel gerçekliğin ötesine, hâşâ, herhangi bir anlam, değer ve kural koymadan. Zihinsel, yani hayali ve kurgusal oyunlardan uzak bir deneyim ve yaşantılar toplamı, bir bütün.
Hokkabazlıklara, cıvıklıklara girişmeyen bir şiirden söz ediyorum. Nesnel, fiziksel dünya hakkında bir şiir bu. Ve asla imgevelemeden.
Bir karınca, bir salyangoz ya da bir tırtıl olmak ne demek bilmiyorsan girinti ve çıkıntılarının içindeki çıkıntı ve girintileri nereden bileceksin. Kuytular, ücralar ne ki, üzerinden atlayıp geçersin farkında olmadan. Dünyanın girinti ve çıkıntılarını arşınlıyor Onur Behramoğlu işte. Üzerinden atlanan incelikleri, duyarlılıkları, esintileri, kıvrımları, bükülmeleri, tümsekleri, çöküntüleri, kabartıları, ışıma ve ısınmaları…
Her bir çakıl taşını aşmaya çalışan, her kuytu ve ücrayı yoklayan bir şairin adımları diğerlerinin adımlarından farklı olacaktır kuşkusuz.
Ve daha uzundur yürüdüğü, hatta sonsuzdur.
* kalbim, ağır işçim, sevgilim, Onur Behramoğlu, Kırmızı Kedi Yayınevi,
İstanbul, 2019.
Onur Behramoğlu’nun ilk şiiri Denizsuyukâsesi’nde yayımlanmıştı, bunu da anlamlı ve değerli bir not olarak buraya iliştiriyorum.
Fusus'ül Hikem okudum hiç yoktan gökyüzünde hiç yoktan kuşlar uçuyor hiç yoktan bir taşın başında…
Gelir her şey kendi biçimi kendi özüyle dünya kendine benzer.
sarksak eşyanın hiç taraflarına şiir üzerine şiir düzenlesek