Burada bilinmez hakikatin işçisi insan anlatılır hayat, taç yaprakları aç, gelişigüzel oyundur burada faz geçişleri anlatılır, çekerlerin rastgeleliği Türkiye, şu canım kristal birikintidir burada ulu bir er'in Kû boyundan geldiği anlatılır Genkabı'yım ben İhtiyazorlar da var içimde kah kih koh sivri burunlu fareler de görünmezler ama bende yaşar eğrelti otları da Kû'lar da. İsterler, kuşlar gibi cıvıldarım onların mağlubuyum ben, onların mağlubu sürüyle istikamet var içimde sürüyle münakaşa ben eşlik ederim yalnızca hayat denen sızıya. İtiraz etmeyi ne bilirim genkabı'yım ben ağla der içlerinden biri, ağlarım balinalar gibi hüzün de var içimde neyleyim, peşimdedir külhanbeyi ölüm pencere pervazına dayanmış dirsekler de. Onlar buyurur ben savaşırım velhasıl yürü derler yürürüm geleceğe felsefe taşırım, mimik taşırım, işaret ah, evet genkabı'yım ben. Bundan daha hüzünlü tay yok işte o taylı hüzünle mahsus şiir eder gözlerinizden öperim. Belki de modası geçiyor insanın, dert etmeyin geleceği işbu sıracalı şiirde, kâinatın ağrıyan yeri insan anlatılmıştır kazıyın hele bir, denemesi bedava katı halleri vardır insanın, akışkan halleri, uçuşkan birer Kû'yuz belki de katılaştığı için uçmayı unutan.
Yeryüzü Yeniği, Uluer Aydoğdu, Zımba Kitap, Bursa, 2013.
Fusus'ül Hikem okudum hiç yoktan gökyüzünde hiç yoktan kuşlar uçuyor hiç yoktan bir taşın başında…
Gelir her şey kendi biçimi kendi özüyle dünya kendine benzer.
sarksak eşyanın hiç taraflarına şiir üzerine şiir düzenlesek