Kû soyundan Hülya Özel’e
şiiri çok ağrıyan benden
çilliplopom, çilliplopom.
Ben moruğun teki, eyvallah
koruk olmanın ne olduğunu bilirim
peki, sen bilir misin moruk ne demek[1]
üzerinden ölümsüzlük hırkanı çıkardın mı
eni sonu olacak bu
bir kara deliğe doğru sürükleniyorsundur
doğarken nasıl bir kara delikten geçip geldiysen buraya, öyle.
Doğmak ölümcül bir şeyse
ölmek de bir o kadar doğumcul bir şeydir
ufuk çizgisini geçip geçip yersizyurtsuzlaşırız Hülya
hiçi getirdim sana
şartsız, biçimsiz ve zamansız o içi.
Meşk halinden aşk haline
aşk halinden kuş haline geçtim de geldim sana
Kandisky’den içinde sevişebileceğimiz düş yuvaları getirdim
huyum sürsün
akşamları iki kadeh rakı
şuuraltımdan çıkıp, kendimden çıkıp
hilesiz, çırılçıplak cümle mahlukata yürüdüğüm
da da, müdafaa edilesi sathı getirdim
yarın diye bir şey olmasa nasıl uçardı kuşlar
yağmur yağar mıydı hiç.
Mustafa Kemal sürüyor topu, bak
bir çalım, bir çalım daha
şiirlemesine kaleye gidiyor
aha işte çaktı çakacak
aha işte verkaça girişmiş dağlar ile kuşlar ile
devrim koşuları yapıyor ileriye, ileriye
laik olduğumuzu düşünüyor
dünya değişmiyorsa bil ki kendini devirmeye hazır olmayışımızdandır
aha işte derinlemesine paslar atıyor önümüze hayat
al da at diyor
at da al
yoksa ayıp olacak toprağa, taşa, sarıasma kuşuna
lamı cimi yok birlikte havalanacağız, hep birlikte
hakkını vereceğiz kuş olmanın
hakkını çiçek olmanın
hakkını geleceğin
o lela, o lela
göz hizasındayım yıldızların
bana ne demokrasiden
bana ne fetvalardan
bana ne sayıklamalardan.
Bir solucan deliği bulunur elbet
inanırım böyle şeylere
hep geçitlere rastlamaz mıyız zaten
dehlizlere, kaçış çizgilerine
bir de bakmışın pırrrr
emekçiler her zaman haklıdır
hayat haklıdır, dereler haklıdır.
Devirip devirip kendimi hallerden hallere seken biriyim ben
yapıp ettiklerimin döküldüğü bir umman var beni yapıp eden
oluş yanımı getirdim sana, hınca hınç direniş yanımı
içeriyi dışarılayıp dışarıyı içerleyerek
var’ı, oy, oy
tersinden bakarsan yok’u getirdim
içinin, ta içinin dışavurumudur dünya.
Kuşun teki ötse dertli dertli
en yakın şiirde kalbimi tamamlayıp
peşinden giderim ben
kavgada en önde yer almak isterim hep
yürür pazularıma çağların öfkesi hışımla
içimde ısıl bir hayvan binlerce yıldır
fena yumruk atar
fena hayal eder
çok fena sorgularım tanrıyı.
Hey beni gidi beni
düşmüşse insan, düşmüşse kerkenez, ters dönmüşsek
kaldırır yıldızlar kere öpüp
önce başımın üstüne
sonra şiire koyarım
nimettir çünkü.
Ne kadar ihtimalsizsek o kadar iyi, o kadar kuş, o kadar çocuk
ileriye fırlayacak durumda olmayan gerilir mi hiç
yaylanmadan oklanamaz
oklanmadan yaylanamazsın Hülya
hey gelincik, hey sümbülteber, cancağızım
hayatın ilk sırası devrimcilere
kendi kendine, kendini kündeye getirenlere aittir
o özü getirdim sana.
Muhtaç olduğun kudret, muhtaç olduğun şiir, muhtaç olduğun aşk
sokaklardaki asil direnişinde mevcuttur!
Üvercinka, Temmuz 2017, Sayı 33.
[1] Orson Welles – I know what it is to be young.
"Ölm mülkümden eksik olsun nesnen" diye haykırsak da her an'a sızmıştır namussuz ve hayatın harika…
O sancak bu sancaktır o şartsız, biçimsiz, zamansız özü(mü) gürleştiriyorum.
Şiirdir inşallah/dün gece yin-yang oynayan çocuklar gördüm rüyamda.