Kategoriler: Genel

Günlük – 19 Ocak 2020, Pazar – Zihindar ve Hükümdar’ın ötesinde Şuurdar oturur

Ben diyeyim milyarıncı siz deyin trilyonuncu nesil son derece karmaşık, son derece yoğun, son derece dinamik bir şey, bir nesne, bir beden (dünya hakkında bir dünya) vasıtasıyla oluşmuş, anbean yeniden, yeniden oluşan bir etkileşimler, ilişkiler, deneyimler yumağıyım. Ben denilen şeyden söz ediyorum. Tabii arka planında kallavi bir tarih, kallavi bir coğrafya baskısıyla birlikte anti-doğa kültürel bir kibir, buyurganlık, zorbalık ve cehalet var. Bir itilmişlik, format atılma, şartlı, biçimli ve zamanlı hale getirilme… Evcil/esir düşürülme… Fiziksel gerçekliğe uymayan zihinsel bir düzenleme de diyebiliriz buna. Başka bir söyleyişle uzay-zamanın ortasında bu tümsekte (dünya) kendimizi hükümdar sanıyoruz ama aslında bir Zihindar’ın (zihinselliğin) yansımasından başka bir şey değil ben dediğimiz şey. Yani Hükümdar, Zihindar’ın tezahürü, emir eri, tetikçisi… Dolayısıyla Zihindar da Hükümdar’ın uzantısı.

Zihin bir kap gibidir. Neyle dolarsa, doldurulursa onu sahneye yansıtır. Zihinlerimizin öyle ya da böyle, bir şekilde doldurulduğundan söz ediyorum. Kendi doğal haline bırakılsa belki bugün olmazsa olmaz dedeğimiz alet edavatımız olmayacaktı ancak yapılıp edildiğimiz insanbiçimsel gerçekliği, dünyayı, sistemi kör ve uyurgezer bir şekilde yapıp ediyor da olmayacaktık. Böyle bir dünya nasıl olurdu, neye benzerdi bilmiyorum, ama bildiğim nizam verilmek üzere bir nizamiyeden geçirildiğimiz… Bir çerçeveye, şablona sokulma/sokma operasyonudur bu. Özellikle de son on-on iki bin yıldır, Neolitik (Tarım) Devrim dediğimiz kalkışmadan bu yana devam eden bir adam etme, sözde ilkelden (ilk eldir o) modernliğe, uygarlığa doğru giden bir yola sokma operasyonu… Bu yol tamamen zihinsel bir kurgudur. Tamam, gerçektir, gerçek olmasına ama hayalidir. Yanılsamadır. Diyeceğim böyle bir yol yok. Uygun adım marş, marş yürütülüyoruz yalnızca. Bütünden uzaklaşmanın, bütünsel (total) olandan koparılmanın tarihidir uygarlık tarihi… Evcileştirilip esir düşürülmenin. Hadım edilmenin, sıkı sıkı kundaklanıp ilkel’den modernliğe doğru bir yola şartlandırılmanın. İlerliyoruz, gelişiyoruz yanılsamasıyla kendi aklı, bilinci, içgüdüleri olan bedenin aklının, bilincinin, içgüdülerinin alınıp güdükleştirilerek savunmasız bırakılışı… Yerine bir zihinselliğin, Zihindar’ın tezahürü sözde Hükümdar ‘ben’ denilen hayali ve kurgusal bir şeyin koyuluşu… Narkoz altında (ilerleme, gelişme, büyüme) essah organların çıkarılıp yerine din, millet, mit, insanbiçimsel anlam, değer ve kurallar, kültür, gelenek ve görnekler gibi hayali ve kurgusal şeylerin koyulmasından söz ediyorum. Zihinsel bir gerçekliğin, dünyanın, sistemin öyle ya da böyle köleleri yapılışımızdan.

Şu an olmakta olan tam da budur. Fiziksel gerçekliğe uyman zihinsel bir gerçekliğin büyümesini, gelişmesini sağlamaktan başka bir varlığımız yok. Yani var değiliz. Daha doğrusu var, ama yok; yok, ama var bir boyutta dönüp duruyor, debelenip duruyor, çırpınıp duruyoruz.

Bir girdap bu. İçeriden ve dışarıdan enerji akışlarının olmadığı kapalı bir kap. İlmeği olduğumuz ağ. Kapan. Tuzak. Yapılıp edildiğimiz gerçekliği, dünyayı, sistemi, bütünü yapıp ettiğimizin farkına varıp bunu kabul edinceye kadar Zihindar’ın birer uzvu ama sözde Hükümdar’lar olarak kör ve uyurgezer bir şekilde bu döngüde dönüp duracağız.

Ah, evet Zihindar ve Hükümdar’ın ötesinde Şuurdar oturur.

Yazar
Uluer Aydoğdu

Son Yazılar

Biraz üryansam, biraz abdal, biraz Aborjin

Ergin Günçe, 16 Ocak 1983’de Ankara’daki uçak kazasında aramızdan ayrıldı. Eşi, Gülseren Günçe doktorum, Engin…

5 gün önce

Bir solucan deliği bulunur elbet

Bir solucan deliği bulunur elbet inanırım böyle şeylere hep geçitlere rastlamaz mıyız zaten dehlizlere, kaçış…

5 gün önce

Gamze mektebinden mezun

Gamze mektebinden mezun!

6 gün önce

Hiçerik

Dedi, Ulu, ölmüyor, budanıyoruz dedim, ah be canım, aha işte gürleşiyor yaşam, yaşa!

6 gün önce