foto: hülya özel aydoğdu
Bir gün geldim ve söyledim şans ya da kader denen şeyin cömert
bağrından. Varoluşun aç ve cesur sesiyle: Ben Hiperborea’lıyım,
hayatın ağrıyan yeridir hallerim. Evim basit bir kabuk, gönlüm şu
dalgalanan okyanus, orman ahlakım. Her nefeste içime çekip kâinatı
her nefeste geri veririm. Kendi kendime kendimi solur, kendi
kendime kendimi var ederim. Şimdi, burada gürleşen kalp
ormanında geçer günlerim, aşk boylarında, kavga tarlasında.
Oluşmaktan başka bir şey bilmem. Bana “aferin” der mi Turgut
Uyar acaba, göğe en iyi ben bakarım. Karınca sözüdür, herkes
göğe bakarsa o sene çok olurmuş aşk ve zerdali. Hayatın bir
bildiği olmalı, benim bildiğim matematiği olmayan bir
matematiktir hayat. Böyle iyi, böyle çok iyi, “kertenkele kralım”
ben lemurların arasında, çiçekler tanrıdan daha gerçek.
Fusus'ül Hikem okudum hiç yoktan gökyüzünde hiç yoktan kuşlar uçuyor hiç yoktan bir taşın başında…
Gelir her şey kendi biçimi kendi özüyle dünya kendine benzer.
sarksak eşyanın hiç taraflarına şiir üzerine şiir düzenlesek