Munch’ın Çığlık, adlı tabloyu nasıl yaptığına dair nefis şiiri:
Bir akşam
Kristiania yakınlarında
tepelik bir patikada yürüyordum –
iki dostumla birlikte. Hayatın ruhumu
yarıp içine aktığı bir vakitti.
Güneş batmaktaydı – ufukta
alevlere gömülmüştü.
Cehennemin yüzeyini kesip geçen
kanlı bir ateş kılıcı gibiydi.
Gökyüzü sanki kana bulanmıştı –
alev dilimleriyle kat kat kesilmişti – tepeler laciverde bürünmüş
fiyort – soğuk mavi, sarı ve kırmızı renklerle
lime lime olmuştu
Patikada ve ahşap çitin üzerinde – patlayan kan kırmızısı –
dostlarım gözlerimi kamaştıran sarı – beyaz lekelere dönüştüler –
çok şiddetli bir çığlık
hissettim – ve duydum,
evet, çok şiddetli
bir çığlık doğanın çizgilerini – doğadaki renkleri – kırıverdi –
çizgiler ve renkler devinim içinde titreştiler –
hayatın bu dalgalanmaları yalnızca gözlerimi değil
kulaklarımı da dalgalandırdı –
demem o ki, gerçek bir çığlık duydum – sonrasında da Çığlık resmini yaptım.
Fusus'ül Hikem okudum hiç yoktan gökyüzünde hiç yoktan kuşlar uçuyor hiç yoktan bir taşın başında…
Gelir her şey kendi biçimi kendi özüyle dünya kendine benzer.
sarksak eşyanın hiç taraflarına şiir üzerine şiir düzenlesek