Başta her şey bütündü/ annemin memeleri, gökyüzü, kuşlar.
http://aykiriakademi.com/dusunce-balonu/dusunce-balonu-gorus-analiz/herseyin-teorisi-burasi-sicrama-diyari-uluer-aydogdu
Bir zamanlar yıldızın birinde tılsımlı bir kuarktın, aşağıyı ve yukarı kuarklarla birlikte ‘atom ve molekül yapım işi’nde çalışıyordun. Bir Pazar sabahı bir dağ yamacında bir eğrelti otu olarak salındığını hatırlıyorsun. Bir kuzgundun 1800’lı yıllarda, Poe’nin şiirine doğru süzülüşünü, dalışını hatırlıyorsun. Dahası: Eşik cini tayfasından Krilov’un (Ecinniler) “insan ölümden korkmadığı gün özgür olacak” diye bu dünyadan salıverilme pelerinini üzerine giydirişini hatırlıyorsun. Aldı varoluş cini olduğundan hiç kuşku duymadığın Mephisto, Goethe eliyle: “Hep yadsıyan o ruhum ben/ çünkü oluşan her şey,/ yok olmayı hak eder” diye/ uçsuz bucaksız bir ovayı/ pat’tadan önüne bırakıvermişti bir sabah/ bunu hatırlıyorsun/ o ovada gezinirken/ “doğum, dışa ölmekse/ içe doğmaktır ölüm”, demiştin sen de. Sonraları, karanlık ve dar bir geçitten geçerek bu rahme geldiğini fark ettin -rahimden rahme-, o sırada yaşadığın sürtünmeyi, itilip kakılmayı hatırlıyorsun. Dünyaya geldiğinde ilk nefesi alınca oksijenin ciğerini nasıl yaktığını… Boğulmuştun, ama doğru söylüyorsun hakikaten boğulmuştun, öyledir insan boğularak doğar boğularak ölür.
Gelir her şey kendi biçimi kendi özüyle dünya kendine benzer.
sarksak eşyanın hiç taraflarına şiir üzerine şiir düzenlesek
dipteyim/tersinden bakarsanız yukarıda/ağrım hep turfanda/ kalbimi parlatırım sabah akşam halil rıfat’ta/hayat, maliyetini karşılamayan iş.