13:42
Huzurundayım Hülya.
Gökyüzü kapalı. Yağmur yağacak. Ilık. Köri tam karşımda yatıyor. Epeydir eve girmiyordu. Canım. Hüzünlüyüm. Kaygım, korkum yok bugün. Dün içmedim. Az da olsa uyudum. Evlatların yemekleri var. Belki kendime bir şeyler yaparım. Sonrası şiir kerim.
❤️
Anılar. 9 yıl önce. Senin işin vardı İstanbul’da. Ben de gelmiştim. 13 Kasım 2015.
Altına şöyle bir not düşmüşüm, dip not ya da dipçik: Önce Kamusal Evimiz Taksim Meydanı, şimdi de İstiklal’de istiklale çalışıyorum.
❤️
Aha daha eskilerden. 13 Kasım 2011, 13 yıl önce. Kemeraltı’nda:
Ve birkaç dize:
foto: uluer aydoğdu
Bir rüzgar bu, uzayın ortasında aniden beliriveren
kimyalar var bir dolu
suyun rakıya leylim ley dökülüşü
aşk edişi kuark kere kuarkın
polimerler sonra
tuhafiye dükkanlarındaki tuhaf şeylere benzer
gelişigüzel çarpışmalar
kamyonlar, yoldan çıkmaya meyilli
kaderlerimizi tokuşturmayı seviyoruz Kû, şerefe
bir adım attın bin adım büyüdü kalbim
yüz bin kere, kuşlar kere, sular…
❤️
Dahası var, yine 13 Kasım 2011’den:
Geçer gider her şey
yahu geçip gideriz Kû
bunda bir büyü yok mu!
Ah… Geçer gider her şey. Büyü? Bilmiyorum. Seni çok, çokun ve azın ötesinde, özlüyorum.
❤️
13 Kasım 2011
foto: uluer aydoğdu
sanki bir bıçak
yapıp etmeler bıçağı
anlar doğruyor o yekpare bütünden, bak
elim uzanmış zerdali koparıyor senden
sen uzanmış zerdali veriyorsun elime
kocaman bir duygu bu, minicik
atomların içinde devasa dünyalar
dalgayken parça
parçayken dalga
çarpa çarpa birbirimize
bağıra çağıra
güle oynaya
❤️
yenik mi düştüm özgür müyüm yoksa
sana bakarken, gökyüzüne
gelip geçiciliğini duyarım her şeyin, hu
yetinmek mi gerekir sonrası için
belki de iyilik bu
dünya uzanır tutar elini
köpekleri çözülü bahçelerde cesurca
öper kalbinden fasıl heyeti nisan
dur diyemezsiniz, dur
kuduruktur, ısırıklar alır ıslak
elbiseler mi güzel olmalı sözler mi
görünüşte öylesine söylenmiş, başıboş
görünüşte afili
kalkıp şöyle bir dolaşsak mı acaba
bu saatlerde sardunyaları sular kadınlar her gün
yanaklarında sevişmenin kırmızı tonları, türkuazlar
bir el çabukluğuyla orada hızlıca
katarak kalçalarına çok bilmişliğini hayatın
bilmem ki kalpler mi güzel olmalı yoksa
gözlerini açıp nasıl görmeye başlar madde
taşlaşmış, katı ve kör bir dünyada
bir revolverim belki de
hep boynumu uzatıyorum giyotine
neyse
geceydi, kimseler yoktu.
En dipteyim
tersinden bakarsanız en yukarıda
ağrım hep turfanda
kalbimi parlatırım sabah akşam halil rıfat’ta
hayat, hüzünlü hasat
topraktan gelim
toprağa varım
tırım tırım seni ararım
arayışım, vatanım.
13 Kasım 2011
❤️
Varoluş bahçesindeyiz.
13 Kasım 2011
❤️
Ve yine o günden. Tuna ile birlikte iki fotoğraf, iki ah.
❤️
14:16
Öylesine, başıboş ve Hülya’lı.