düşler yanarken [1]
“Asım Bezirci ile birlikte Sivas’ta katledilen 33 canımız ve “Türküler Yanmaz” ezgisinin söz ve bestecisi, Vakitsiz gidenlerimizden sanatçı dostumuz Alaaddin Us’a..”
I.
aylardan yaz mevsim temmuz biraz
ayaklandık biraz kuşluk vakti
biraz aydınlık
“Açıp sazın duvağını<span;> [2]”
mızraba bıraktık sözü başladı semahımız
silinip açıldı sırlarını döktü ayna
ve kendini yontuyordu
başka bir oylumda
**
II.
düşün ki magmaydık düşler yangını
volkan ağzında bin dilli hatrımıza
gerçeküstü dokunuş mu bu
düş ülkeye yolculuk mu yoksa
her günüm lav hisarı biçimler picassogen
dalihane gülüşler düşlerine dalmışık
gömülüp temmuza bir akşamüstü
üç deste gül üç de karanfil
kül yontular düştük madımak havzasına
o yazın akşamüstü o yaz ki
avazı keskin solduran hazdı
III.
içimdeki magmadan sürgün dibi iki göz
nar içi hatrımıza baht topluyor ömrümüz
gözümün süngüsü incitme sözü
ne kadar yakılsak o kadar közlü
bağrımızda yanıp duran bu kandiller de ne
samah’a durur gibi yanan kendi dibine ışıksız
yanarken ten bir kibrit çöpünde
sınandı insan ve kefende kundaklanan
genç ve şehit hasret giden gönül yâri neylesin
bilmez misin ki zaman
içimizin zindanı örüldükçe daralan
ölümle geldik üstümüzde ak mintan
**
IV.
hızır paşa
darağacı
pir sultan
urgan
taş
ve gül
gül ki
dost elinden atılırsa ölümcül
**
V.
güneşin tam ortasında hurma lekesi
sivas göğünde duman altından kaçasın gelir
sokaklar harabistan kendini boğasın gelir
üç deste gül üçü dal bükül alev
savrul duman tenimdeki kül dökül
ellerimde nar-ı nan
ahh…
yüreğimin kavruk izi bin temmuz
ne yangınlar sönecek ne madımak dinecek
temmuzlar hiç bitmeyecek
biz mi yanıyorduk bruno muydu yoksa
ateşten çarmıhında madımak’tan ışıyan
**
VI.
samsun güneşini kucaklayan ey mavi şehir
otelinde dumanaltı olduğum
pir sultanların nerde hani insanlar
bu kül yontular da ne
yanar ha yanarım erir ha eririm
tut ki şairim tükenirim mum gibi
mum dikin keyfinize
ekim 2000/2010
[1] Sincan İstasyonu, Temmuz 2010, sayı: 35.
[2] Vecihi Timuroğlu