senle birlikte dağlar geldi, Neruda
geldi, Dante
her şeyin tanrısı
şeytan az ötede
Wagner
bir alçalıp
bir yükselip fısıldadı sular
varıp anneni emzirdin
Erciyes’i, Tekir Yaylası’nı
ah o baygın bakışların
muamma dedi içini çekerek
Borges
bir sırrı var her şeyin
usulca bir yarıktan taşa girdin
tuz olarak, uğultu olarak, kan
kaplana döndü suretin
kaplan çölde yürüyen Mecnun’a
Leyla çok uzak bir yıldızdı
gerindi
sırtını kaşıdı
teninde şeytan
bir mit
sürekli.
Sular seni işaret etti
yaprakların nemli
saçların dökülmekte yeryüzüne
gridir Klee gri
bir bir geçtin köyleri, kasabaları,
cinnetleri, hüzünleri
çocukları, akşam üzerlerini,
suları, efsaneleri
vardın
vardın mı ey!
Seni gidi şüpheci
şüpheci
şüpheci.
Kanma sakın
vardığını söyleyenlere
hep yolcusun.
Yol boyunca kazandığın şeyleri
hatırla
suları
atmacaları
soğukları
mola yerlerinde göz göze geldiğin
insanları
gözünü ayıramadığın
ayrılırken içinin burkulduğu
sevgilileri.
Ayaklarını sokup
şarkılar söylediğin umudu.
Shakespear’i
içinde enva-i çeşit balığın dolaştığı
yüreğin gıcır bir misket
yuvarlanırken Hüsn-ü Aşk’ta
yol işte
oluşur
bir tek yol kalır geriye
birkaç kez koklanmış sevgilinin
gerdanı
hiç giyilmemiş ipek bir gömlek
tazeliğinde
Slyvia Plath kalır
bulutlar kalır, çardak altları
bağ bozumlarının o meşhur
akşamları.
Bak çekmecelerine eskinin
hepsi gerekli
yağmurlar yalnızca yağmur
gökyüzü bildik bir yüz
anlıyorsun ki şimdi
başka bir şey oldu dünya.
Anladın mı?
hayal/et hiç bitmeyecek çünkü, Uluer Aydoğdu, Pervaz Yayınları, Ankara, 2005.
http://www.sub1.farmaupdate.com/siir/u/uluer_aydogdu/yolcu.htm